Cuma, Eylül 24, 2010

Sevdik bu Şehri

Toronto’ya taşınmadan önce çok endişelerim vardı...Sıkılacakmıyız? Özliyecek miyim? Durabilecekmiyim? diye. Bu soruların cevaplarını henüz bulmuş değilim gerçi. Ama en çok bir rahatlama hissi içerisindeyim. Şehrin kuzeyinde bulduk evimizi. Şehir merkezinden uzakta olalım istedik. En çok ta okulların başarı ortalamaları yönlendirdi bizi bu bölgeye. Bizim mahallede fazla yok ama civarda Çinliler çok fazla..Ama bildiğimiz Çinli gibi değiller,,Bilmem kaçıncı nesil olmuşlar. İnanılmaz hırslılar. Hatta çoğu oldukça zengin..Hint’li, Kore’li, Rus, Japon azınlıklar takip ediyor onları. Gerçek Kanadalı çok az var..Herkes birbirine “aslen nerelisin” diye soruyor ve herkezin bir cevabı var..Ben 7 kuşaktır İstanbul’luyum diyorum ama :))






Banliyömüz,(!:) oldukça sakin, yemyeşil ve düzenli...Trafik ve otopark derdi yaşamadım henüz..Elbette trafikte yoğunluklar var ama bir kargaşa değil..Kimse kimseyi sıkıştırıp şeridine geçmiyor. En yakın alışveriş merkezine gitmek için kuyruklarda beklemiyorum. Kimse neden gitmiyorum diye korna çalmadı henüz, hatta ben yanlış şeritte bekleyip arkamdakileri bloke ettiğimde bile. Karşıdan karşıya geçerken ezilme tehlikesi atlatmadım şükür. Yayalar en önemli şahsiyetler trafikte. Her alışverişte, kasiyerin bugün nasılsınız? Sorusuna alıştık artık. Alışverişleri 11. kata taşıma derdimin olmaması hoşuma gidiyor en çok. Geldiğimden beri puseti kucağımda taşımak zorunda da kalmadım mesela, daha öncesi mimari ödüllü bir sitede taşıdığım gibi. Bazen insanlar öyle yardımsever ve samimi ki, kendimizden hicab duyuyoruz. Alışacağız... Şimdiye kadar girdiğim hiçbir kapıda güvenlik dedektöründen geçmedim. Henüz bir hırsızlık, kapkaç, gasp olayına da rastlamadım. Duymadım.Kasada para öderken arkamızdaki müşteri bizden öne geçip torbalarını da hazırlamadı daha. Neredeyse her evde bir köpek olmasına rağmen, bir b...a da basmadık. Haberler de çok sıkıcı. Yağmur yağdı diye kimse sular altında ölmedi henüz, ülkenin başbakanını yolda görsem tanımam. Zira rastlamadım tv de..Tecavüz, eroin mafyası, sergi basıp adam dövme ve cinayet haberlerini, neti açıp Türkiye’deki haberlerden öğreniyoruz. Bünye istiyo çünkü. Alışamadı. Ülkenin; ne iş yaptığı belli olmayan, ama çok zengin ve şöhretli kısmısınlada tanışmadık henüz magazinden. Türk dizilerimizin de eşi benzeri yok , netten takip ediyoruz.

Bölgemizdeki her türlü, sosyal, sanatsal olaylardan haberdar olalım diye evimize dergiler yolluyorlar. Ne çok para dökerdim bu dergilere her ay. Ama ben en çok kapımıza gazete atan teyzeyi seviyorum. Amerikan özençliğim varmış meğersem.



İnsan profili oldukça konservatif.. Şehir merkezinde var tabi marjinal tipler, dilenciler, homeless lar ama etrafımda “”ya bu ne yahu” dediğim insanlara rastlamadım henüz. Biraz Çinli kızlarımız seviyor topuklu, garip, çakma ayakkabılar ile gezmeyi. Gece patinaj çeken asi delikanlılarda yaşamıyor sanırsam. Burada üstü açık arabalar ve motorsikletler yaşlı amcaların tekelinde nedense. Bünye de de ehlil olmak gerekiyor galiba. Bir de,  “evin hanımına karşı gardını almış” yüz ifadesiyle otobüslerden inip, evlere dağılan kadınlarda yok sabahları. Burada herkes kendi işini kendi yapıyor. Niye paraları mı yok.? Bilmem..Ben de utanıyorum komşulara “bildiğin güvenilir biri varmı?” diye sormaya:))) En çok Ayşemi aradım ama ne yalan söyliyim.Zor geliyo bu ev işleri. Bitmiyor, bitmiyor... O da beni ararmış ama “Ablam benide aldırsın” dermiş... ama...Çok zor be Ayşem. Keşke olabilse..Ben kendi işimi yaparım da..Senin "ümidin" olmak üzüyor beni. Neyse bunu sonra anlatırım. Uzun çok. Diyeceğim herkes otunu biçiyor, tamiratlarını yapıyor, arabasını kendi yıkıyor..Biz geldik geleli arabamızı hiç yıkamadık.(neredeyse 3 ay) .Onca yağmura rağmen pırıl pırıl hala..Gerçi henüz açıkta kalmış toprak birikintisine de rastlamadım, ya ağaç, ya çimen yada beton, asfalt.. Uçuşamıyor ki toprakcağız, kirletsin..Ama en büyük derdim çöplerle..Gerçekten!! Haftada bir gün geliyor çöp arabası. Biriktirmen ve de ayrıştırman lazım..Ben uzun senelerdir alışığım bu ayrıştırma işine de, haftalık olarak tasnif edip bekletmen çok zor oluyor.Tabi öyle eline geçeni mutfak çöpüne atamıyorsun o zaman. Her türlü yemek artığı öğütücüye, en ufak naylon torba dönüşüme, karton kutular, istenilen ölçüler de katlanacak, bahçe çöpleri büyük kesekağıtlarına,,, "Diğer" diye saydığın herşey de siyah poşetlere. Ben arada bişileri kakalıyordum başlarda. Ama bir sabah postacı kılıklı teyzenin mahallede dolaşıp çöpleri karıştırıp notlar aldığını görünce vazgeçtim. Bu memleket ister istemez sana düzeni, kuralı, temzliği, saygıyı aşılıyor. Zaten bunca göçmenin yaşadığı bir yerdeki bu düzenin sebebi; benim gibi, ülkesindeki kargaşadan sıkılmış olmalarından kaynaklanıyor sanırım.

Şu an, gerçek sonbahar yaşamanın verdiği duygusallık, etrafa optimist bir gözle bakmamı sağlıyor belki:))) Yakında kara kış çökünce görücem ben seni Lunatic hanım..:)
















Pazar, Eylül 19, 2010

Kuzularım...


Geleli 2 ay 12 gün olmuşş..   Bana yıllardır burada yaşıyormuşum gibi geliyor. Çok iş hallettik. En büyük zorluğumuz, babamızın iki haftada bir gelip, bir hafta kalması. Gerçi İstanbul'dayken daha uzundu bu ayrılıklar ama çevremizde çok insanımız vardı...

Büyük kuzu Duygu'nun adapte olabilmesi için çaba sarfediyoruz.. İstanbul'daki arkadaşlarını çok özlüyor. Bizden daha büyük bir değişim içinde tabii, dil sorunu, yeni çevre, okul heyecanı. Birde Balık burcu olma durumu. Çok duygusal ama bir o kadar da dirayetli kızım. Bugüne kadar hiç üzmedi bizi.  Her işin üstesinden başarıyla geldi...

Yazın kamplarına gitti. İlk günler morali bozulsa da, güzel arkadaşlıklar kurdu eğlendi. Hatta kamp sonunda dans gösterileri sundular,, ağlayarak ayrıldılar..Çocuk kısmısı garip. Daha kolay adapte oluyorlar herşeye..Ve okulu 7 eylül de açıldı..İlk günü okula gitmek çok zor geldi kuzuma..Çok korkuyordu ama belli etmedi:(( Türkiye'deki eğitim sisteminden sonra,,buradaki leblebi çekirdek oldu..İngilizce ve Fransız ca öğreniyorlar allahtan..canı sıkılmıyor şimdilik....ESL (english as a second languge) sınıfına gidiyordu matematik ve dil dersleri için..Öğretmeni "sen artık sınıfında ders yapabilirsin, ingilizcen yeterli" demiş!!..Daha bir mutlu geldi cuma günü..İnanılmaz bir hızla öğreniyor gerçekten...Hatta arada kibarca "Anne......diye de söyleyebilirsin,,biliyorsun demi??" diye beni de düzeltiyor:)) Sınıfındaki arkadaşlarını da sevdi.."Türkiyede' kilere göre çok farklılar,,daha çocuksular sanki,,herkes çok yardımsever,,çok garipler."... dedi ilk günler:)) Şimdi "figüratif buz pateni" ve bale derslerine başlıyacak..İstanbul'daki konservatuar eğitimi boşuna gitmesin istiyorum..Severse devam eder..

Bu arada geldiğimizden beri evde canı sıkılmasın diye neredeyse her akşam bir gençlik filmi seyreder olduk..Bu pre-ergenlik döneminde çok özeniyor bir yandan genç olmaya..Ama, kardeşine oyun oynatıyor görünümünde saatlerce barbie leriyle de oynuyor hala...Yalnız kaldığında ise yazıyor hiç durmadan,,günlükler, şiir ler,,hikayeler... Kim bilir ne fırtınalar kopuyor ruhunda..Yazı yazmak en iyi ifade biçimi oldu hep..(Bana çekmediği kesin yani)...Tabii diğer en büyük tutkusu kitaplar. Getirdiği Türkçe kitapları tüketti çoktan,,tekrar tekrar okuyor...Nereye gitsek elinde bir kitabı muhakkak var.. Değmiyorum çok fazla...Ama saatlerce uzaklaşmasından da üzülüyorum bazen...Kendi içine kapanmasın istiyorum..Zira ergenlik mi?? Bu kadar büyük değişimlerden mi?? Karar veremiyorumm..Belki ikisi birden..Bir de kardeş meselemiz var...Mesele değil aslında,,,çok seviyor kardeşini..Tam 10 yaş fark var aralarında,, Eloş ta 20. ayına yaklaşıyor..Ve ablaya hayran..Yaşının tüm şekerliği üstünde..Ne istese yaptırıyor ablaya...Ela nın doğumundan beri çok sorumlu oldu Duygu..Benim de en büyük yardımcım tabii...Hep söylüyorum bu zorlu taşınma süreçlerinde,,Duygu olmasa ben bir hiçtim..Asla kalkamazdım onca yükün altından.. Ama üzülüyorum bazen,,Ben yorulmiyim diye annelik yapıyor resmen...Okul dan gelir gelmez "Çok üzdü mü ela seni??" oluyor ilk sorusu..Şimdiye kadar Ela nın hiçbir bakımı için bir istekte bulunmadım Duygu'ya..Herşeyi kendi isteğiyle yaptı...Tabii "dur aman ben yaparım" da demedim..Kendi yazdı rolünü..Mutlu görünüyor şimdilik...Evde iki anne bir bebek büyütüyoruz yani:))) Duygu doğduğu günden beri; ne kadar sakin, ne kadar uyumlu ve mutluysa,, Ela kızımda bir o kadar hareketli, çılgın, dediğim dedik!! Doğduğu günden beri bir muziplik var gözünde..Gerçekten:))) Aslında hakkını yemiyim,,karnı tok, sırtı pekse..derdi yok fazla..  Sadece yerinde durmuyor!! Düz duvara tırmanan cinsten..Yüreğimiz ağzımızda geziyoruz..Ya masanın tepesine çıkmış,,  ya merdivenlerden atlıyor...Her tarafı çürük,,ne zaman nasıl oluyor kendi de farkında değil:))) "Bakınnnn nasıl becerdim" diye bir sırıtma yüzde...Tabii 2. çocuğun verdiği rahatlık var serde..Duygu bebekken "aman popüler kültürden etkilenmesin, aman tv seyretmesin, haftalık beslenme takvimleri, gelişim çizelgeleri, cici elbiseler, hergün başka temalı oyun saatleri diye kendimi parçalamıştım.. Eloş bir o kadar programsız şu an.. Evde ne varsa onu yiyor,,eşofman ve şort en favori kıyafetlerimiz, tv evde hep açık..(abla ingilice öğreniyor), uyku saatlerine kendi karar veriyor..:))) Rahat yanii..Bende rahatım...Duygu ya yaptıklarım yanlış değildi belki ama çok ta gerekli olmadığını zaman içinde anladım..Hatta yuvaya başladığı ilk günlerde servisten inipte Seda Sayan şarkısı söylediği gün vazgeçtim...Ben, eşim, çevresi, arkadaşları nasılsa çocukta farklı olmuyor..Bizde çok farklı bişi olsun istemiyoruz ama bunun için çok çaba sarfetmeye gerek yok..Artık kızlarımı şımartıyorum..


Saatlerce oyun oynuyorum...Bende eğleniyorum, Onlar da. Hayatımız oyun parklarında geçiyor..Hep birlikte kumlarla ve sularla oynuyoruz.. Ela yı da götürdüğüm oyun grupları var..Çince yi sökücek yakında:)) Yemek masamızda döküp saçıyoruz... Ela bize yemek servis ediyor en çok.. Bir de yemeklerimize ekmek doğramayı seviyor. Canımız istediğinde lolipopları götürüyoruz...Sakladıkça daha çok ilgi çekici oluyor. Artık çok talep etmiyorlar..  Ablasının gençlik filimlerine bayılıyor:)) Ya da mısırları yere döküp sonra bize yedirmeyi:)) En çok ayakkabılıktaki ayakkabılar dışarda bu aralar...Evin her köşesinden ayakkabı çıkıyor,,,Toronto bize iyi geldi..Aman birileri gelicek,,evi bu halde görmesin endişelerimiz yok.. Akşamları kızlar yatınca en fazla yarım saatimi alıyor nasıl olsa..Yapabildiğim kadar...Kendi kendime soruyorum "özledim mi??" Türkiye'yi diye..Elbette çok özlüyorum ailemi, arkadaşlarımı,,ama sanki bi durulasım varmış, kendi kendime kalmak istiyormuşum bir dönem... Sadece kızlarımla ben.. Tek derdimiz,, kendimiziz..Özümsüyoruz birbirimizi,, özlemişiz hatta.. Hayatımdaki en "değerlilerin" keyfini çıkarıyorum.. Bugün mutluyuz.. Yarın ne hissederiz bilinmez...Önemi de yok zaten....

Salı, Eylül 07, 2010

Sevgi Nehri...

Miniciğim,,,


Ne çok şey başarmışsın gördün mü?? Yüzlerce insanın kalbini, sevgiyle, kim nasıl biraraya getirebilirdi böyle...Çok şey öğrettin bize..Mücadele etmeyi, sevgimizi göstermeyi, ne kadar boş şeylerle uğraştığımızı, hayatın anlamını...Kalbimizin en güzel "SEVGİ NEHİR'İ" sin artık..Ailenin ve bizim yüreğimizde çağlayacak.....

Cumartesi, Ağustos 28, 2010

Öncelikler Belirlensin!!!

Evime taşınalı 1.5 ay oldu.. Yaşadıkça biriktim, biriktikçe yazamadım.. Zormuş blogu güncel tutmak..Türlü bahaneler bulmak kolay..Ama önceliklerimi belirleme vaktim geldi. Günlerdir kafamda "Elif Şafakvari" kurallar listesi... Yapmak istediklerimi ertelememek üzerine..Bana dair yani..Çocuklar, ev işleri, koca' nın dışında kalan..36. yaşımda yapılacaklar listesi:))) Kural 1..Hayatın seni monotonlaştırmasına izin verme..kendine vakit ayır ve dinle!!! Ne yapmak istiyorsun bugün?? Bugün blog yazmak istiyorum!!! Hemde kronolojik sıralar oluşturma çabasına girmeden. Kendi kendime baskı yapmaktan kurtarmalıyım kendimi..Öncelikler özgürce belirlenmeli...

Kanada'ya gelirken, hep hayalimde, evimin bir köşesini yaşam merkezim olarak kurmaktı...Yaptım...Bodrum katım, akşamları bana kalan saatlerimi değerlendirmek üzere kurdum:)) Bir home cinema ve seyredilecek filmler köşem ve tabi müzik arşivim...Karşısında uzun vakitler geçirebileceğim bir kütüphanem...Devamlı ortadan kaldırmak zorunda olmadığım şövalem, tuvallerim, boyalarım...Kızlarımla yaratıcılığımızı kulanabileceğimiz, üstü projelerle dolu 4 kişilik minik bir masam,ilk önceleri nerelere sokacağımı bilemediğim ama şimdi kızlarımın büyüdüklerinde anımsamalarını istediğim, eski ev sahiplerimizden yadigar bilardo masası,,  home-office olarak kullanabileceğim, raflarım, dosyalarım,printer, fax, pc bağlantısıyla, dünyamın kumanda merkezi...ve tabi bunların dışında kalmasını hayal ettiğim için kapısını hep kapalı tuttuğum ütü - çamaşır odası:))) Hepsini 67 m2 yere sığdırdım...Birde kendimi içine atabilsem tam olacak..Bugün den itibaren  "söz"  akşamları en az 1 saat inilecek ve yaratıcılığın sınırları zorlanacak..Sanat dergileri karıştırılacak, netten yeni kitaplar, filmler takip edilecek, müzikleri, filmleri indirirken, tuale aktarılacaklar hayal edilecek, öyle ilk akla gelenler yapılmayacak, biraz eskiz yapılacak, geleneksel motifler çalışılacak,,yola çıkış hikayeleri seçilecek;  "konu başlıklarından" ,,okunacak, araştırılacak,,"geleneksel den evrensele" ya parolamız,,özgün değerlerimizi daha çok okuyup keşfetmeliyim ki,,çalışsın hayal gücüm..Peki "Her akşam 1 saat sanat" ekledim kurallara..Yazarken hatırladım,, 1 şişe rom eksik dekorasyonda...malum,,,, hatırladıkça yaşanmışlıkları eşlik edecek:)))))

Perşembe, Temmuz 29, 2010

Tanışmak ve Taşınmak -1-

Bügün Toronto da 20. gün..Önemli bir gün,, çünkü evdeki son koli mi de açtım:)) Mis gibi oldu evim..Seneler sonra cam silip, ütü yaptığımı farkettim..Ama zevkle.. İlk günler bana yabancı gelen evim, tanıdık, hatıralarla dolu objelerle ısındı birden...

Benim için "yeni hayat" ,,  sevdiklerimi havaalanında bıraktığım an başladı..  En zor atlatmam gereken durum du çünkü..  Bir ayrılabileyım gerisi kolay:))...Evet ayrılmak zor,  gerisi kolay oldu hakikaten.:)) 2 kızımı koynuma alıp uçtum buralara..Barbar (yani kocam:)))), havaalanından bizi aldığında , tatile gelmiş gibi hissettik kendimizi:)) "İnternetten" aldığımız evimiz henüz kullanıma açılamadığından, otelimize yerleştik..Tabii sonra doooğru evi görmeye.. Ev ile ilgili anlatmam gereken uzun bir süreç var öncesinde ki roman olur:)) Ama kocam ev ile ilgili gerekli onarımları ve temizliği bitirtmiş olmanın gururuyla, beğeneceğimizden emin bizi getirdi yeni evimize...ilk girdiğimizde ev, kızıma ve bana kasvetli ve eski geldi..Ama adamcağız o kadar uğraşmıştı ki günlerdir.   Aaaa ne güzell!!! Ama daha çok işi var dimi?? şeklinde bağladık konuyu..İnternet ten beğendiğim duvar rengi mutasyona uğramış,, badana lazım..bahçe hercai görünümüne rağmen, ihtiyacımız olan ışığı sağlamak için budanması ve bakılması lazım,, patio temizlenip cilalanacak, merdivendeki halılar sökülecek, şömine giydirilecek, orası burası onarılacak, aslında kapı pencere de değişmeli:))) Eve bi parke ve badana yaptırınca yetmiyormuş meğer:)))  Ama çatı katı, odalar, mutfak, özelikle bodrum oldukça güzel..Dünya kadar dolabım var..Ayıp olmasın diye tüm hayallerimizi oralara yönelttik:)) Tabi en önemli sorunumuz,  Barbar sadece 10 gün bizimle, sonra işi gereği 15 gün yok..Bu arada İstanbul dan gelen eşyalar bir an önce gelmeli.. Elektrik sistemimiz farklı olduğundan, tüm aygıtları yeniden almak lazım,....diye diye, kocaman bir listeyle çıktık evimizden..İlk 2 günümüzü evin ihtiyaçları için harcadık,,tabi gezip, tatmak istediğimiz bir sürü yer var..öğlen orda akşam burda derken, akşam otele döndüğümüzde, Kocam la göz göze geldik..Dedim ki; Bu böyle uzaktan olmayacak taşınalım!!! Tamam dedi..yarın, yaşayacak kadar acil bişiler alalım, yarın akşam evimizdeyiz!!!:)))

Çarşamba, Temmuz 28, 2010

Yeni Hayat

Evet, 19 gündür Toronto'dayım..  Her geçen gün anlatacak o kadar çok şey birikti ki,zararın neresinden dönüpte yazsam diye,,,,anca oturdum pc min başına...   Önce bir küllerinden silkeledim blogumu:))  Yola çıkmaya çalışmanın verdiği endişe ve telaşın egemen olduğu renksiz blogum,,  kendini rengarenk,  heyecanlı ve gizemli bir zemine bıraktı:))   Evet biraz daha renklerle oynanıp, biçimlendirilip, resimlerle süslenebilir..  Önemli....  tüm hayatımızı not edeceğiz..   Öyle zırt pırt değişiklikler olmaz...karakterli olsun,,yaşanabilecek tüm ruh hallerine uyum sağlasın..  Fonksiyonelliğide önemli,,neyi nereye koyduk diye aramıyalım.   Her gelen beğensin,kendinden bişiler bulsun, rahat etsin... Mağlum, beğenilmek en büyük içgüdümüz:))   Tabi ki geliştirebilmek için, çok kapı gezip, öğrenmeliyim..  Vaktimiz çok,,   En güzeli de bu..    Heyecan ve heves..  .Evim, ailem ve bloğum hazırız..Gelsin, yeni hayatımızın, geri kalan günleri:)))

Pazar, Mayıs 09, 2010

Anneler Günü Hediyem:)))

Uzaktaki Koca'dan mektup;;;



Benim Karim Annelerin en guzelidir..

Sabahtan gece yarilarina kadar hep varsa yoksa cocuklarini konusup, cocuklarini dusunup deli oldugu icin..

Cocuklarina en cok ne yakistigini durmadan dusundugu icin, bunun icin gerekirse Buyuk Kiziyla saatlerce tartistigi; Kucuk Kiziyla da simdilik hic tartismadigi icin

Gunlerce cocuklarini nasil daha iyi beslerim diye dusundugu; Buyuk Kizi icin en guzel, en hormonsuz besinleri sectigi; Kucuk Kizi icin aylarca memelerini daha iyi , daha cok sutle nasil doldururum diye yemedigi tatli kalmadigi, icmedigi malt hulasisi kalmadigi icin

Kucuk Kizi icin aylarca her gece usanmadan , her mikirdamasinda usenmeden uykusundan kalkip, onu besleyip sarmalayip yine uyuttugu icin

Buyuk Kizi icin senelerce beraber okullara tasinip, kurslara yazilip, butun Ilkokul mufredatini yutup yalayip ezberledigi icin

Kizlarinin sagligi icin gidecegi doktorlari nerdeyse sinavla ise aldigi, doktor ziyaretlerinde duyacagi cevaplari sanki sinav sonuclarini beklerken ki heyecanla bekledigi icin

Kucuk Kizi biraz daha sisman gozuksun diye beziyle tarttigi icin; Buyuk Kizi biraz daha uzun boylu gozuksun diye kizinin boyunu olcerken mezuranin ucunu bol tuttugu icin

Kucuk Kizini yurumeden yuruttugu; konusmadan konusturdugu icin; Buyuk Kizini yabanci dil konusan bir balerin yaptigi icin

Kucuk Kizina, bir umut belki yer diye , hep iki misli mama hazirladigi; Buyuk Kizina ise hep yemegin en iyi yerlerini verdigi icin

Cocuklari hastalandigi zaman, yemeden icmeden kesildigi, nerdeyse onlarla birlikte atesi yukselip huysuzlandigi icin,

Bu kadar sene sonra gozunu karartip cocuklarinin gelecegi icin uzak diyarlara gitmeyi goze alabildigi icin

Ve tabi ki benim karim oldugu icin O Annelerin En Guzelidir!


Sevgilerimle..


Kocis

Perşembe, Mayıs 06, 2010

Hayatımdaki Kanada....

Kanada'yla olan ilişkim,,eşimle olan ilişkimle aynı zamanlara rastlar:)) Harita üzerindeki yerinden başka detayları, uzun bir kanada geçmişi olan, "kocam" pekiştirmiştir:)) Hatta evliliğimin 9.ayı ve 11. seneleri, "kendiliğinden kanada vatandaşı"olarak doğan kızlarımla, yarım kan "canadian" bile sayılırım...Her ne kadar kışını 15 günden fazla yaşamasamda, ziyaretlerimden, Toronto'yu "yaşanılası bir şehir" olarak benimsemişimdir...Taaa ki Ocak 2010 olana kadar.

Evliliğimizin ilk yıllarında, kontrolu eline alan,"proje bazında yaşam standartlarımız",,Duygu kızımın okula başlamasıyla beraber, yerini; "biz ayrı projelerin insanıyız" şeklinde bir evliliğe dönüştürmüştü:)) Uzun seneler, günlerce eşimle görüşemiyerek, ailemizi ayakta tutmayı başardık...Taa kii Ela kızım gelene kadar:))) Ben artık 2 çocuğun sorumluluğundan korktuğumdan herhal, rest çekermiş taklidi yaparak, "Ya bizide götür,,ya sende gitme" diye türkü mırıldanırken, kocam bunu ciddiye al... ve, "Haydi bakalım, yeni projemiz Kanada da..Al bakalım sana Toronto haritası, oturmak istediğin mahalleyi seç",,diyerek, yeni yılın ilk müjdesini verdi...Tabii kendisi de yeni "projesine" başlamak üzere yola çıkarak....



İşte; İki paragrafta tüm hayat hikayemi ve Toronto'10 maceramızın ilk günlerini anlatmış oldum:)) "Hazırlıklar başlasın!!!"......

Salı, Mayıs 04, 2010

Beyaz Sayfa

Nerden başlasam nasıl anlatsam?,,,3 kız kardeş ve 2 kız çocuğu annesi olan beni mi anlatsam?..Sanatçı olmak için çabalarken, yaratıcılığının sınırlarını, aile ve çocuklar ile çizen beni mi?? Yoksam, 12 senelik evliliğinde, 11 ev değiştirmiş, kocasının maceraperest kariyeri uğruna gezmediği ülke kalmayan beni mi??.....İlla da çalışacağımm!!!diye,,,bünyesinde yapılmadık iş kalmayan minik ofisi mi?? Bir tek denizcilik brövesi eksik kalmış,,kurslarımı mı??...Aaa kızım da eksik kalmasın diye!! Yarattığım “projemi” mi? Hayatımın her döneminde kurduğum ve genellikle altışarlı gruplar haline getirdiğim arkadaşlarımı mı?:)))) İşte bana çetele…konu başlıklarım tamam.

Sanırım en iyisi blogumu açmama sebep olan “beyaz sayfam”..İtiraf etmem lazım,,benimde kocamdan kalır yanım yok..”haydi bakalım yeni bir hayata” dendiğinde topuklarım popoma vuruyor..Haydi tonton “hop hop hop” diyerek başlıyorum listelere..Bu yılki hedefimiz; Kanada ya göç etmek..Senelerdir anlatırım “hayatımın bir bölümünü Toronto da geçirmem lazım” diye. Çok kereler, genellikle kocanın işi sebebiyle gitmişliğim var..Çok ta güzel anılarım var..Ama insanın birkaç ay sonra döneceğini bilerek gitmesi zevkli tabii..Göç etmek, benim bile şu anda tam olarak kavrayamadığım bir kavram:)) Ki hala daha başka birileri gidiyormuş ta, bende onlara yardım ediyormuş hissi içerisindeyim..Belki yazarak daha iyi anlarım diye yazıyorum zaten:)) Birinin bana anlatması lazım,,ve o ben olmalıyım:))) Heyyy hanfendiii gerçekten gidiyorsunuzzzz!! Anneni, ablanları, arkadaşlarını bırakarak hem de!!! O yarım sayfa tuttuğun çetele varyaaa,,hepsi kendini reset edecek..15 gün içinde eşyalarını gönderip,,o listelerin hepsinin yanına tık laman lazım..İstanbul u soluyabilmek için ise tam 2 ayın kaldı!! Yap ne yapacaksan

Cuma, Nisan 30, 2010

Merhaba,

Ömür denen şey son sürat geçiyor...Hep bir hedefler belirleyip, arkasına takılıp gidiyoruz..İstediğimiz hayatı, "birgün" yaşayabilmek için ne çok gün harcıyoruz. Ben, 2005 te kendime bir blog açmışım mesela... Birgün yazabilmek için tam 5 sene harcamışım:)) 5 sene önceki istediğim o "birgün" gelmiş mi ? Hayır,, Ama ıskaladığım çok gün olmuş..Sadece 5 sene içinde bile ne çok şey yaşamış ve içime gömmüşüm.. Artık günleri "save "etmenin vakti gelmiş...
Tam da hayatımda yeni bir "beyaz sayfa" açarken...

Tabii yazmak ta bir yetenek işi:)) İtiraf etmek lazım 5 senedir yazmayışımın en büyük nedeni, kendimde böyle bir yetenek görememem:)) Herşeyi yapabilirim. Anlatırım, okurum, resim yapabilirim, tartışabilirim, fotoğraf çekebilirim, yaratıcı bir kişiliğim:)))...Ama yazmak benim ifade biçimim olamadı hiç..
Kalbine çok güvendiğim, canım arkadaşım, anneböcüğüm, beni heveslendirmese bir 5 sene daha da yazamayabilirdim..Hayatımda "gene" bir yeni sayfa açtığın için teşekkürler...

"Merhaba" Zehra'cımmmm......