Pazar, Eylül 19, 2010

Kuzularım...


Geleli 2 ay 12 gün olmuşş..   Bana yıllardır burada yaşıyormuşum gibi geliyor. Çok iş hallettik. En büyük zorluğumuz, babamızın iki haftada bir gelip, bir hafta kalması. Gerçi İstanbul'dayken daha uzundu bu ayrılıklar ama çevremizde çok insanımız vardı...

Büyük kuzu Duygu'nun adapte olabilmesi için çaba sarfediyoruz.. İstanbul'daki arkadaşlarını çok özlüyor. Bizden daha büyük bir değişim içinde tabii, dil sorunu, yeni çevre, okul heyecanı. Birde Balık burcu olma durumu. Çok duygusal ama bir o kadar da dirayetli kızım. Bugüne kadar hiç üzmedi bizi.  Her işin üstesinden başarıyla geldi...

Yazın kamplarına gitti. İlk günler morali bozulsa da, güzel arkadaşlıklar kurdu eğlendi. Hatta kamp sonunda dans gösterileri sundular,, ağlayarak ayrıldılar..Çocuk kısmısı garip. Daha kolay adapte oluyorlar herşeye..Ve okulu 7 eylül de açıldı..İlk günü okula gitmek çok zor geldi kuzuma..Çok korkuyordu ama belli etmedi:(( Türkiye'deki eğitim sisteminden sonra,,buradaki leblebi çekirdek oldu..İngilizce ve Fransız ca öğreniyorlar allahtan..canı sıkılmıyor şimdilik....ESL (english as a second languge) sınıfına gidiyordu matematik ve dil dersleri için..Öğretmeni "sen artık sınıfında ders yapabilirsin, ingilizcen yeterli" demiş!!..Daha bir mutlu geldi cuma günü..İnanılmaz bir hızla öğreniyor gerçekten...Hatta arada kibarca "Anne......diye de söyleyebilirsin,,biliyorsun demi??" diye beni de düzeltiyor:)) Sınıfındaki arkadaşlarını da sevdi.."Türkiyede' kilere göre çok farklılar,,daha çocuksular sanki,,herkes çok yardımsever,,çok garipler."... dedi ilk günler:)) Şimdi "figüratif buz pateni" ve bale derslerine başlıyacak..İstanbul'daki konservatuar eğitimi boşuna gitmesin istiyorum..Severse devam eder..

Bu arada geldiğimizden beri evde canı sıkılmasın diye neredeyse her akşam bir gençlik filmi seyreder olduk..Bu pre-ergenlik döneminde çok özeniyor bir yandan genç olmaya..Ama, kardeşine oyun oynatıyor görünümünde saatlerce barbie leriyle de oynuyor hala...Yalnız kaldığında ise yazıyor hiç durmadan,,günlükler, şiir ler,,hikayeler... Kim bilir ne fırtınalar kopuyor ruhunda..Yazı yazmak en iyi ifade biçimi oldu hep..(Bana çekmediği kesin yani)...Tabii diğer en büyük tutkusu kitaplar. Getirdiği Türkçe kitapları tüketti çoktan,,tekrar tekrar okuyor...Nereye gitsek elinde bir kitabı muhakkak var.. Değmiyorum çok fazla...Ama saatlerce uzaklaşmasından da üzülüyorum bazen...Kendi içine kapanmasın istiyorum..Zira ergenlik mi?? Bu kadar büyük değişimlerden mi?? Karar veremiyorumm..Belki ikisi birden..Bir de kardeş meselemiz var...Mesele değil aslında,,,çok seviyor kardeşini..Tam 10 yaş fark var aralarında,, Eloş ta 20. ayına yaklaşıyor..Ve ablaya hayran..Yaşının tüm şekerliği üstünde..Ne istese yaptırıyor ablaya...Ela nın doğumundan beri çok sorumlu oldu Duygu..Benim de en büyük yardımcım tabii...Hep söylüyorum bu zorlu taşınma süreçlerinde,,Duygu olmasa ben bir hiçtim..Asla kalkamazdım onca yükün altından.. Ama üzülüyorum bazen,,Ben yorulmiyim diye annelik yapıyor resmen...Okul dan gelir gelmez "Çok üzdü mü ela seni??" oluyor ilk sorusu..Şimdiye kadar Ela nın hiçbir bakımı için bir istekte bulunmadım Duygu'ya..Herşeyi kendi isteğiyle yaptı...Tabii "dur aman ben yaparım" da demedim..Kendi yazdı rolünü..Mutlu görünüyor şimdilik...Evde iki anne bir bebek büyütüyoruz yani:))) Duygu doğduğu günden beri; ne kadar sakin, ne kadar uyumlu ve mutluysa,, Ela kızımda bir o kadar hareketli, çılgın, dediğim dedik!! Doğduğu günden beri bir muziplik var gözünde..Gerçekten:))) Aslında hakkını yemiyim,,karnı tok, sırtı pekse..derdi yok fazla..  Sadece yerinde durmuyor!! Düz duvara tırmanan cinsten..Yüreğimiz ağzımızda geziyoruz..Ya masanın tepesine çıkmış,,  ya merdivenlerden atlıyor...Her tarafı çürük,,ne zaman nasıl oluyor kendi de farkında değil:))) "Bakınnnn nasıl becerdim" diye bir sırıtma yüzde...Tabii 2. çocuğun verdiği rahatlık var serde..Duygu bebekken "aman popüler kültürden etkilenmesin, aman tv seyretmesin, haftalık beslenme takvimleri, gelişim çizelgeleri, cici elbiseler, hergün başka temalı oyun saatleri diye kendimi parçalamıştım.. Eloş bir o kadar programsız şu an.. Evde ne varsa onu yiyor,,eşofman ve şort en favori kıyafetlerimiz, tv evde hep açık..(abla ingilice öğreniyor), uyku saatlerine kendi karar veriyor..:))) Rahat yanii..Bende rahatım...Duygu ya yaptıklarım yanlış değildi belki ama çok ta gerekli olmadığını zaman içinde anladım..Hatta yuvaya başladığı ilk günlerde servisten inipte Seda Sayan şarkısı söylediği gün vazgeçtim...Ben, eşim, çevresi, arkadaşları nasılsa çocukta farklı olmuyor..Bizde çok farklı bişi olsun istemiyoruz ama bunun için çok çaba sarfetmeye gerek yok..Artık kızlarımı şımartıyorum..


Saatlerce oyun oynuyorum...Bende eğleniyorum, Onlar da. Hayatımız oyun parklarında geçiyor..Hep birlikte kumlarla ve sularla oynuyoruz.. Ela yı da götürdüğüm oyun grupları var..Çince yi sökücek yakında:)) Yemek masamızda döküp saçıyoruz... Ela bize yemek servis ediyor en çok.. Bir de yemeklerimize ekmek doğramayı seviyor. Canımız istediğinde lolipopları götürüyoruz...Sakladıkça daha çok ilgi çekici oluyor. Artık çok talep etmiyorlar..  Ablasının gençlik filimlerine bayılıyor:)) Ya da mısırları yere döküp sonra bize yedirmeyi:)) En çok ayakkabılıktaki ayakkabılar dışarda bu aralar...Evin her köşesinden ayakkabı çıkıyor,,,Toronto bize iyi geldi..Aman birileri gelicek,,evi bu halde görmesin endişelerimiz yok.. Akşamları kızlar yatınca en fazla yarım saatimi alıyor nasıl olsa..Yapabildiğim kadar...Kendi kendime soruyorum "özledim mi??" Türkiye'yi diye..Elbette çok özlüyorum ailemi, arkadaşlarımı,,ama sanki bi durulasım varmış, kendi kendime kalmak istiyormuşum bir dönem... Sadece kızlarımla ben.. Tek derdimiz,, kendimiziz..Özümsüyoruz birbirimizi,, özlemişiz hatta.. Hayatımdaki en "değerlilerin" keyfini çıkarıyorum.. Bugün mutluyuz.. Yarın ne hissederiz bilinmez...Önemi de yok zaten....

Hiç yorum yok: